Drina Köprüsü / Ivo ANDRIÇ |
|
İvo Andriç'in en ünlü eseridir. Pek çok kez basılan bu roman 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.
Romanın
başkişisi Drina köprüsüdür. Köprünün kaderiyle benzer kaderi olan
insanların hayatı, gelenek ve görenekleri, inançları anlatılmaktadır.
Eserde köprü vesilesiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş süreci ve
Birinci Dünya Savaşı da işlenmektedir.
IVO ANDRIÇ
İvo
Andriç, 1892 yılında Bosna'da dünyaya gelmiştir. İvo Andriç, babasının
ölümünden sonra, annesi ile Drina ırmağı yakınındaki Vişegrad'a
taşınmıştır. Çocukluğu burada geçmiştir. Viyana, Zagreb, Krakov ve Graz
üniversitelerinde öğrenim görmüştür. Felsefe, Slav tarihi ve edebiyatı
okumuştur. Politika ile yakından ilgilenen İvo Andriç, Slav ulusunun
kurtuluşunu sağlamaya çalışan devrimci gençlik örgütüne girmiştir. Bir
yıl kadar hapiste yatmıştır. İkinci Dünya Savaşına kadar konsolosluk ve
elçilik yapmıştır. Başlıca eserleri: Ali Cercelez'in Yolu, Travnik
Kroniği, Matmazel, Hapishane Anıları'dır.
DRİNA KÖPRÜSÜ
İvo Andriç'in en ünlü eseridir. Pek çok kez basılan bu roman 1961 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.
Romanın
başkişisi Drina köprüsüdür. Köprünün kaderiyle benzer kaderi olan
insanların hayatı, gelenek ve görenekleri, inançları anlatılmaktadır.
Eserde köprü vesilesiyle Osmanlı İmparatorluğunun çöküş süreci ve
Birinci Dünya Savaşı da işlenmektedir.
Başlıca Kahramanlar
Abid Ağa:
Osmanlı İmparatorluğunu yıkılışa sürükleyen beceriksiz
idarecilerdendir, Zalim, bencil, makam hırsıyla dolu, sert, katı
yürekli bir yöneticidir.
Mimar Tosun: Sonradan Müslüman olmuş bir Rum'dur. Abid Ağa'nın yardımcısıdır.
Arif Bey:
Abid Ağa görevden alındıktan sonra Drina köprüsünü inşa etmekle görevli
mimardır. Dürüst, ince, yumuşak, iyi niyetli bir kişidir.
Yelisey ve Mile: Suçsuz yere başları kesilen iki efsanevi, saf köylüdür.
Davut Ağa: Hanın yöneticisidir. Akıllı, azimli, inatçı, vatanı için delice çalışan biridir.
Molla
İbrahim: Müslüman cemaatin lideridir. Rahip Nikola ile çok iyi geçinen,
bilgili bir kişidir. Kekeme, merhametli, zengin biridir.
Rahip Nikola: Ortodoks cemaatinin lideridir. Hoşgörülüdür, Molla İbrahim'le dosttur.
Davit Levi: Kasabanın hahambaşısıdır. Zengin, zayıf, güçsüz, biraz da korkak bir kişidir.
Yoso: Rahip Nikola yaşlandıktan sonra yanına aldığı yardımcısıdır.
Fato: İstemediği bir gençle evlenmek zorunda bırakıldığı için intihar eden güzel bir Boşnak kızıdır.
Lotika: Kasabada bir restoran işleten, güzel, çalışkan, otoriter bir Yahudi kadınıdır.
Ali
Hoca: Kasabanın eskiden zengin, önde gelen ailelerinden birine mensup
olan Ali Hoca, dürüst, bilgili, mantıklı bir insandır.
ÖZET
Drina,
sarp dağlar arasında akan bir ırmaktır. Drina'nın sağ tarafında
Vişegrad kasabası bulunmaktadır. Sol kıyısında ise bir başka mahalle
vardır. Kasaba ve mahalleyi birbirine bağlayan çok güzel bir köprü
vardır: Drina köprüsü. Köprü, Bosna'yı Sırbistan'a, Osmanlı
imparatorluğuna, hatta İstanbul'a bağlayan biricik bağdır. Köprünün sol
tarafında yaşayan Hristiyanlarla sağ tarafında yaşayan Müslümanlar iç
içe yaşamaktadır.
Köprü
yapılmadan önceki devirlerde, köprünün hayalini ilk kez, buradan
1516'da İstanbul'a götürülen bir oğlan çocuğu kurmuştur. Bu çocuk,
Osmanlı'nın ünlü sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa'dır. Drina yakınlarında
bir köyde Hristiyan bir aileye mensup olan Sokullu Mehmet Paşa on
yaşlarında devşirme olarak Osmanlı sarayına, götürülmüş, kısa sürede
yükselmiş, Osmanlı İmparatorluğunun genişlemesinde çok büyük katkıları
olmuştur.
Sokullu
Mehmet Paşa, hâlinden çok memnun olmakla birlikte bazen asıl
memleketini ve Drina'yı hatırlamakta, içinde buruk bir acı
hissetmektedir. Bu acıyı dindirmek için, Dri-na'ya çok mükemmel bir
köprü inşa ettirmeye karar verir.
Sokulu
Mehmet Paşa'nın karar verdiği yılın ilkbaharında inşaat başlar.
Kasabaya çok kalabalık bir kafile gelir. Köprünün mimari Abid Ağa'dır.
Geldiği ilk gün halkı, acımasızlığıyla korkutur. Sonbahara kadar inşaat
devam eder, köprünün birinci kısmı sona erer. Abid Ağa, baharda geri
döneceğini, döndüğünde köprüyle ilgili en ufak bir zarar olursa halkın
tamamını cezalandıracağını söyler.
İlkbaharda
yanında Dalmaçyalı taşçılarla yeniden gelir. İşçilerin çokluğu kasabayı
huzursuz etmekte; fakat kasabalı korkudan ses çıkaramamaktadır. Abid
Ağa, halktan pek çok kişiyi köprüde karşılıksız çalışmaya zorlamaktadır.
Köylüler isyan etmeye başlar, köylülerden Radisav adında biri halkı
galeyana getirmektedir. Gece, geç saatlerde hıncından köprüye zarar
verir. Radisav yakalanır. Radisav'm önce tüm vücuduna kızgın zincirler
vurulur, halkın önünde kazığa geçirilir. Bu olay, Abid Ağa'nın katı
yürekliliğini ve korkunçluğunu köylüye daha iyi gösterir. Gece olunca
işkenceden ölen adamı yakınları gizli bir şekilde Drina'nın
yakınlarında bir mezara gömerler. Aralık ayındaki sert kışla işkenceler
ve inşaata tekrar ara verilir ve Abid Ağa kafilesiyle köyden ayrılır.
İlkbaharda
inşaat için gelen Abid Ağa değildir. Abid Ağa'nın köyde yaptığı
eziyetler sadrazamın kulağına gitmiş, sadrazam Abid Ağa'yı sürgüne
göndermiştir. Abid Ağa'nın yerine gelen Arif Bey, yine bir kafileyle
gelir. Arif Bey, son hızla köprünün yapımı için uğraşırken herkese
hakkını ödemektedir.
Yıllar
geçmekte, köprü ve yanında yapılan han çok yavaş ilerlemektedir.
Kasabadakiler yavaş yavaş köprüden ümitlerini kesmişlerdir. Bu arada
kasabalının hemşehri olarak gördüğü Sadrazam Mehmet Paşa öldürülmüştür.
Bir cuma maiyetiyle birlikte camiye giderken meczup bir derviş sadaka
istemek için sadrazama elini uzatır. Sadrazam para verilmesi için emir
verip arkasına döndüğünde derviş bir kasap bıçağı ile sadrazamı öldürür.
Kasaba bu olayı duyduğunda çok üzülür. Drina üzerindeki muhteşem köprü
ve han onun eseri olarak sonsuza dek yaşayacaktır.
Köprü
yapıldığından bu yana, bir yüzyıl geçmiştir. XVII. yüzyılın sonlarında
kasabada değişiklikler olmaya başlar. Türk orduları Macaristan'dan
çekilmektedir. Bosna'da sadece bu olay konuşulmaktadır. Askerlerin
çekilmesiyle buralardaki vakıf malları imparatorluğun sınırlan dışında
kalır. Han ve köprüdeki hizmetkârların parası ödenmemekte, bu binalar
gittikçe bakımsızlaşmaktadır. Hanı, Davut Hoca idare etmekte, yardım
için başvurduğu her yerden eli boş dönmektedir.
Han,
gittikçe bakımsızlaşmakta, ziyaretçileri her geçen gün azalmaktadır. Bu
yüzyılda, Drina için önemli olaylardan biri de, kasabayı birkaç yıl
gerisine sürükleyen sel felaketidir.
Sırbistan'daki
ayaklanmalar Bosna'yı da etkilemektedir. Asiler kasabadaki Müslüman ve
Hristiyanları aynı derecede rahatsız etmektedir. Kasabaya dışardan
gelenler bir karakol ve kulübe yaparlar. Sırp isyanı bastırılmasına
rağmen bu topraklarda, devlet ciddi tedbirler almaktadır. Bu yüzden,
masum misafirler olan Yelisey ve Mile, karakol tarafından halkın gözü
önünde öldürülür. Böylelikle halk sindirilmiş olmaktadır. Drina
köprüsü, bu cesetlerin atıldığı bir yer olmuştur. Kasabalı artık bu
köprünün yanından dahi geçmek istememektedir.
XIX.
yüzyılın ortalarıdır. Osmanlı, gitgide sınırlardan çekilmekte, siyasi
dengeler değişmektedir. Bu değişikliklerle birlikte kasabada veba ve
kolera salgını olur. Bununla birlikte, halk bu etrafına kapalı kasabada
sessiz, sakin yaşamaktadır. Bununla birlikte, kasabada bazı olağan dışı
olaylar cereyan etmektedir. Olay, Velyi Lug'la Nezuka'nın hikâyesidir.
Velyi Lug, kasabanın en önde gelen ailelerindendir. Avdaga Osmanagiç ise
hatırı sayılır bir toptancıdır. Yeni evlenme çağına gelmiş bir kızı
vardır. Kızı Fato, güzelliğiyle ün salmış bir genç kızdır. Kasabadaki
bütün gençler, kızın kibarlığından bahsetmektedir. Pek çok kişi evlenme
teklif etmiş; fakat ret cevabı almıştır. Nezuka köyünde de Hamziç
kardeşlerin evleri bulunmaktadır. Avdaga Osmanagiç, kızını Hamziçlerden
biri ile evlendirmek isteyince Nezuka kendini Drina köprüsünden
atarak intihar eder.
Kara
Corc isyanından sonra Sırbistan'da isyan çıkmıştır. Sınır boylarında
Sırp ve Müslüman evleri yanmaya başlar. Osmanlılarla Sırplar arasındaki
savaş bir süre yatışsa da içten içe bu alanlar kaynamaktadır. Avusturya
ordusunun Bosna'ya gireceğine dair söylentiler baş gösterir. Bosna'yı
padişahın hiç karşı koymadan bıraktığı söylentileri yayılmaya
başlamıştır. Yalnız, Plevlie müftüsü Avusturyalılara direneceğini
söyleyerek Drina'ya gelir, amacı yardımcılar toplamaktır. Mütevelli Ali
Hoca, bu isyana karşı çıkar. Kasabanın eskiden zengin, önde gelen
ailelerinden birine mensup olan Ali Hoca, dürüst, bilgili, mantıklı bir
insandır. Silahlı bir direnişin ancak halka zarar vereceğine
inanmaktadır. Ona Plevlie müftüsü, "gavur, vatan haini" ithamlarında
bulunur. Aralarındaki kavga gittikçe büyür. Halkı galeyana getiren
müftü, Ali Hoca'nın kulağından köprüye çivilenmesini sağlar. Ali Hoca
hareket ettikçe canı yanmaktadır. Ancak Avusturya ordusunun kasabaya
girmesiyle bir hasta bakıcı sayesinde kurtulur.
Kasabaya
Avusturya birlikleri hâkim olmuştur. Müslüman evlerinde umutsuzluk,
Hristiyan evlerinde ise güvensizlik vardır. Kasabadaki din temsilcileri
İbrahim Molla, Müderris Hüseyin Efendi, Rahip Nikola, Hahambaşı Davit
Levi Avusturya albayını karşılamak üzere çağrılmıştır. Dördü de çok
korkmaktadır. Onları neyin beklediğini bilmemektedirler. Hepsi hoşgörü
içinde yaşayan bu farklı din temsilcileri aynı zamanda birbirleriyle
dosttur. Albay, kasabada düzenin korunması gerektiğini, aksi takdirde
cezalandırılacaklarını söyler. Hepsi derin düşüncelere dalmış şekilde
evlerine dönerler.
Birkaç
gün sonra hayat eski seyrini alır. Fakat işgal altında yeni bir çağ
başlamıştır. Kasabanın her yerinde askerden daha bol bir şey yoktur.
Kasabanın görünüşü her geçen gün değişmektedir. Kuruş ve para ile
hesaplar görülmeye başlanmıştır. Ağaçlar kesilmekte, yollar
onarılmakta, yeni yollar yapılmakta, belediyeye ait binalar inşa
edilmekte, mağazalar açılmaktadır. Taş Han ise yıktırılmıştır. Yerine
bir kışla yapılmıştır. Kasabada tek değişmeyen ve ayakta kalan şey
"Drina Köprüsü" dür.
Kasaba
gece gündüz aydınlık, modern bir şehir görünümü almıştır. On iki yıl
önce kasabaya gelen Milan, kasabadaki eğlencelerden faydalanan
kişilerin en önde gelenidir. Milan, kumar oynayarak bir gecede tüm
servetini kaybetmiştir. Buna dayanamayan Milan intihar eder. Cenazesinin
Hıristiyan mezarlığına gömülüp gömülmeyeceği sorun olur. Rahip
Nikoîa'nm hoşgörüsü Hristiyan mezarlığına gömülmesini sağlar.
Zorunlu
askerlik uygulaması kasabadaki gençleri etkilemiş, işgal yıllarında
işaretlenen evlerdeki gençler zorla askere alınmıştır. Önce dehşetle
karşılanan bu olay zamanla kasabada olağan bir hadiseye dönmüştür.
19.yüzyılın
sonlarında kasabada bir sükûnet baş göstermiştir. Kasabada çeşitli
imkânlar serilmiştir. Kasabadaki Sırplar ve Yahudiler giyimleri ve
davranışları ile yabancılara benzemeye çalışmaktadır. Kasabaya yerleşen
memurlar hayatı etkilemektedir. Halk farkında olmadan fazlaca vergi
ödemektedir. Müteahhitler, mühendisler, işçiler gelmektedir.
Kasabada
para artmakta; fakat alım gücü azalmaktadır. Bir de kasabaya otel
açılmıştır. Oteli açan Debore ve Mina'dır. Lotika, oteldeki eğlenceleri
yürütmektedir. Zengin ve hovarda gençler, bu otelin müdavimleri
olmuştur. Lotika, oldukça popüler bir kişidir. Otelde patırtı çıkaran
müşterilere gereken ceza verilmektedir. Bu arada Tekgöz isimli saf bir
adam, kasabanın en güzel kızı Paşa'ya âşık olur. Paşa, zengin bir adamla
evlenince dünya başına yıkılır. Drina'nın buz tutmuş yüzeyinde yürür
fakat ölmez.
İşgal
altında yirmi yıl geçmiştir. Avusturya-Macaristan Krallığında bazı
olaylar yaşanmaktadır. Kraliçe Elizabeth bir İtalyan tarafından
öldürülür. Bundan kasabada tek etkilenen kişi İtalyan Pietro Usta'dır.
Kasabadaki halk bu suçsuz adama sırf İtalyan olduğu için katil damgası
vurur. Kasabadaki demir yolu yapımı bitmiştir. Ali Hoca, bu demir
yolundan dolayı aşırı kaygı duymaktadır.
1908
yılıdır. Fiyatlar yükselmiş, kâğıt para, hisse senetleri iniş
çıkışlara başlamıştır. Sırbistan'da taht değişikliği baş göstermiştir.
Kasabada askeri otorite etkisini gittikçe artırmaya başlar. Demir
yolunun yapılması kasabaya daha çok askerin gelmesine neden olmaktadır.
Dünyadaki savaşlar bu kasabada da etkisini hissettirmektedir. Osmanlı
imparatorluğunun parçalanması Müslüman halkı derinden üzmektedir.
Sırplar ise çok rahattır. Kasabanın gençleri, Viyana, Prag, Zagrep gibi
üniversitelerde öğrenim görmeye başlamıştır. Kasabaya döndüklerinde
direniş için toplanmaktadırlar. Kasabadaki otel de artık iyi
işlememektedir.
http://www.edebiyatekibi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=158&Itemid=29
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder