Samiha Ayverdi’nin İbrahim Efendi Konağı isimli kitabının konusu, eleştirisi, karakterleri, özeti. Samiha Ayverdi kitapları özetleri.
Romanın Başlıca Karakterleri
İbrahim Efendi: Meclis-i Maliye Reisi. Çok zengin ve güçlü bir adam. Kibirli ve sevgisiz.
Hilmi Bey: ibrahim Efendi’nin kardeşi. Duygusal, kibar ve tok gözlü bir adam.
Halet Hanım: Hilmi Bey’in karısı. Akıllı ve iyi kalpli bir kadın. Herkesin yardımına koşar.
Şevkiye: İbrahim Efendi’nin büyük kızı. Tüm zenginliğine rağmen çok mutsuz.
Dr. Salih Bey: Şevkiye’nin kocası. Onunla parası için evlenmiş.
Şükriye: İbrahim Efendi’nin küçük kızı. Budala bir kadın.
Yusuf Bey: Şükriye’nin kocası. Mutsuz bir adam.
Ratıbe: Dr. Salih’le Şükriye’nin 20 yıl sonra dünyaya gelen kızları. Duygusal bir çocuk.
Hilmi Bey: ibrahim Efendi’nin kardeşi. Duygusal, kibar ve tok gözlü bir adam.
Halet Hanım: Hilmi Bey’in karısı. Akıllı ve iyi kalpli bir kadın. Herkesin yardımına koşar.
Şevkiye: İbrahim Efendi’nin büyük kızı. Tüm zenginliğine rağmen çok mutsuz.
Dr. Salih Bey: Şevkiye’nin kocası. Onunla parası için evlenmiş.
Şükriye: İbrahim Efendi’nin küçük kızı. Budala bir kadın.
Yusuf Bey: Şükriye’nin kocası. Mutsuz bir adam.
Ratıbe: Dr. Salih’le Şükriye’nin 20 yıl sonra dünyaya gelen kızları. Duygusal bir çocuk.
İBRAHİM EFENDİ KONAĞI (Kitabın konusu, eleştirisi)
Kitapta İbrahim Efendi ve ailesi
çevresinde 1900′ler İstanbulu, aristokrat kesimin yaşayışı, ramazan ve
bayram günleri, Meşrutiyet ilanı, İttihat ve Terakki Cemiyetiyle Jön
Türkler anlatılır. Roman İbrahim Efendi ve ailesinin trajik sonuyla
biter.
İbrahim Efendi Meclis-i Maliye Reisidir.
Devrinin önemli kişilerindendir. Onunla dostluk kurmak, hatta komşu
olmak bile şeref sayılır. Kansı öldükten sonra evlenmemiştir.
Odalıkların silik varlığı ona yetmektedir. Düşüncelerine karşı koyan
kişilere tahammülü yoktur Bunların başında kendisinden on yaş küçük
kardeşi Hilmi Bey gelir. Hilmi Bey ağabeyinin akıl almaz serveti ve
saltanatlı yaşayışı karşısında ezici bir sessizlikle susar, fakat ona
hürmette kusur etmez. Bu nedenle İbrahim Efendi kendinden on yaş küçük
bu kardeşe karşı çekingen hatta saygılı bir duruş sergiler. Onun
karşısında ezilir. Hilmi Bey; orta halli bir İstanbul efendisidir.
Dürüst ve tok gözlü bir adamdır.
İbrahim Efendi, Hilmi Bey ve
kızkardeşleri Bâise Hanım’ın babalan, tiftik tüccarı Ali Bey isminde
varlıklı ve namuslu bir kimsedir. Ölüm bu genç adamı yakaladığında,
İbrahim 18, Bâise 10, Hilmi 8 yaşındadır. Nedense bütün servet en büyüğe
kalır..
Analarından kalan mal ve vakıflar da
yine İbrâhim Efendi’ye geçer. Hilmi Bey sonradan bu geçmiş hikâyeyi
araştırmaz, susmayı tercih eder. İbrâhim Efendi’nin çok erken hanımsız
kalan konağının ve küçük yaşta anasız kalan iki kızının idaresiyle Hilmi
Bey’in kansı Hâlet Hanım ilgilenir. İbrâhim Efendi için o büyük bir
güvencedir.
Hâlet Hanım, Mısır Vekili Hacı Süleyman Ağa’nın torunudur. O da kocası gibi aile servetinden payını alamamıştır.
İbrâhim Efendi’nin konağı
Şehzadebaşı’nda, 25 odalı, haremli-selamlıklı bir binadır. Sahibinin hem
keyfine hem de ihtişamına uygundur. Konakta onlarca hizmetkâr çalışır.
Konağın dış görünüşündeki ahenge rağmen
içte bir kopukluk, bağlantısızlık vardır. Bu çatı altında aileyi
birbirine perçinleyecek sevgi eksiktir. Evin efendisinden son derece
korkulur, ona saygıda kusur edilmez. Fakat sevildiği de söylenemez.
Yalnız büyük kızı Şevkiye ile arasında gerçek bir yakınlık ve muhabbet
vardır. Bu biraz da mizaçlarının benzeyişinden kaynaklanmaktadır. Küçük
kızı ise gerek babası, gerek kocası, gerekse konak halkının gözünde
acınacak biridir. İbrâhim Efendi damatlarının gözünde ise her an
gözlerini kapayıp büyük servetini kızlarına bırakacak olan “olmuş armut”
tur. Kardeşi Hilmi Bey’in evinde ise zenginlik, gösteriş yoktur. Aile
en büyüğünden en küçüğüne bir yumak gibi birbirine sarılıdır. Hilmi Bey
iyi tahsil görmüş, kibar bir adamdır.
İbrâhim Efendi’nin büyük kızı Şevkiye
bütün zenginliklerine rağmen çok mutsuzdur. Çünkü kocası Sâlih onu değil
de kayınpederinin parasını sevmektedir. Ayrıca çiftin çocukları da
olmamaktadır. Yirmi yıl sonra Şevkiye Hanım hamile kalır. Çiftin Râtıbe
adını verdikleri bir kızlan olur. Fakat Râtıbe’nin varlığı da bu
evliliği kurtaramayacaktır. İbrâhim Efendi’nin küçük kızı Şükriye kendi
halinde saf bir kadındır. 13 Yaşında iken Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın
oğlu ile evlendirilerek Paşa’nın Kuzguncuk’taki yalısına gelin gider.
Fakat bu kız kendi gibi saf bir genç olan paşanın oğlunu beğenmemiş,
kendini bir odaya kapayarak bir ay kadar burada ağlayıp, bağırıp
huysuzluk etmiştir. Sonunda huysuz gelin baba evine geri gönderilir.
Kızındaki kusurları bilen İbrâhim Efendi onu iki yıl sonra basit bir
ailenin memur olan genç ve yakışıklı oğluyla evlendirir. Damat içgüveysi
gelir. Yusuf Bey zeki, kültürlü ve kibar bir gençtir. Fakat bu akıl
düşkünü kadınla çok mutsuzdur. Kendisini altın kafes içindeki esire
benzetmekte ve bu durumunu içkiyle avutmaya çalışmaktadır. Böylece
selamlıkta, geç saatlere kadar çalıp söyleyen bir grup oluşturur. Fakat
bacanağı Salih selamlıkta kendinden başka birleştirici, neşeli bir
merkezleşmeyi kıskanır. Yusuf neşesi, muhabbeti, cazibesi ile
kıskanılacak bir adamdır. Huysuz bir adam olan Salih ise her fırsatta
bacanağını iğnelemektedir.
Onurlu bir adam olan Yusuf içgüveysi
olmaktan rahatsızdır… Şükriye konağın alt katında komşularla, kalfalarla
vakit geçirmekte kocasıyla hiç ilgilenmemektedir. Kocasıyla derileşen
ise Edâdil isimli yan kalfadır. Fakat bir gün Şükriye kocasıyla Edâdil’i
sarmaş dolaş yakalar. Ağlayıp bağırarak ortalığı ayağa kaldırır.
Olayın üzerinden 24 saat geçmeden Sâlih
Bey Edâdil’i bir Mısırlı’ya satar. Sevgilisini elinden kaçıran Yusuf Bey
eve gelmez. İmparatorluğun her tarafında arandığı halde bulunamaz.
Damadına için için hak veren İbrahim Efendi bu entrikalara çok
sinirlenir. Her yerde damadı aratır. Nihayet damat bulunur. Bu habere
çok sevinen İbrahim Efendi, herkese onu rahatsız etmemeleri konusunda
şiddeti bir gözdağı verir. Sarıyer taraflarında bir köşk tutarak kızını
ve damadını oraya yollar. Yusuf Bey için yak bir cennet olur, çünkü yine
aşıktır. Cânüser isimli cariyeye gönlünü kaptırmıştır. Kansı tarafından
yakalanınca Yusuf intihar eder. Vasiyeti gereği Yûşâ tepesine gömülür.
İhtiyar ve dertli anası oğlunun çocuğuna hamile olan Cânüser’i kendi
evine götürür. İbrahim Efendi zatürreeye yakalanır. İyileşir. Ama
kardeşi Hilmi Bey ölür. Bu arada 33 yıl süren II. Abdülhamit dönemi
yıkılır. İbrahim Efendi ölür. Ardından 15 yıl sürecek bir miras davası
başlar. Salih Bey kayınpederinin mirasına sahip olamaz. Çünkü kansı
kahyalara gösterdiği güveni ona göstermez. Bu duruma çok sinirlenen
Salih Bey evi terkeder. Bir başkasıyla evlenir.
Balkan Savaşı’na ardından Birinci Dünya
Savaşı’na girilir. İmparatorluk aristokrasisi büyük bir darbe yemiş,
konak da nasibini almıştır. Salih Bey’in kızı Râtibe, babasının evi
terketmesine çok üzülür, vereme yakalanır, üç ay sonra da ölür. Konağın
tüm işleri hiç iyi gitmez. Son bulunan kalfa Zaim Bey, konağın yönetimi
için Şevkiye Hanım’ın bütün mallarını sattırıp, paralarla birlikte yurt
dışına kaçar. Şevkiye Hanım’ın 60 yıl yaşadığı bu cennet, artık zor
durumdadır. Tüm mücevherlerini satan Şevkiye Hanım felç geçirir, ömrünün
kalan yıllan yoksulluk ve bu hastalıkla mücadele ile geçer.
İbrahim Efendi’nin sınırsız serveti kimseyi mutlu edememiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder