26 Haziran 2014 Perşembe

Türk Masalları Özeti Naki Tezel

Naki Tezel uzun memuriyet hayatı boyunca devamlı olarak Türk folklor ve edebiyatı ile ilgilenmiş, bir taraftan da derlemeler yapmıştır. Onun tanınmasını sağlayan asıl eserleri ise Türk Masalları isimli derleme eseridir. Bu eser sayesinde halk arasında yaşayan, ancak yazıya geçmeyen birçok masal kaleme alınmış ve kültürümüze kazandırılmıştır. Naki Tezel, bu masalları 1933-1958 yılları arasında, başta İstanbul ve Ankara (bazı kaza ve köyleriyle) olmak üzere, yurdun çeşitli bölgelerinde büyük bir sabır ve titizlikle derlemiş, yüzlerce masal arasından seçerek meydana getirmiştir. Bu kitapta 54 Türk Masalı yer almıştır.

Türk Masallarının Türk kültür ve edebiyatındaki yeri hakkında Naki Tezel şöyle der: "Çocukluğumuzda bizi, aile toplantılarında çoğunlukla eğlenmek için söylenen; ama anlamlarını pek kavrayamadığımız mânilerden ve neyi anlattığını bulmakta değil bizim, büyüklerin dahi zorluk çektikleri bilmecelerden çok, masallar ilgilendirmiştir. Çoğu geceler ninemizin dizinde, tatlı uykumuzu bile feda ederek saatlerce masal dinlemişizdir."

Masal, üç bölümdür. Masal başı, yani tekerlemesi, masalın kendisi, masal sonu. Masal öyle gür bir kaynaktır ki bu kaynaktan birçok bilim yararlanır. Halk masalları bir millet için zengin hazinelerdir. Milletin eski seciyeleri, eski ülküleri masallarda gizlidir. Halk medeniyetinin eski izlerini masallardan kısmen çıkarma olanağı vardır.

Çocuk eğitiminde ise masalın önemli rolünü kabul etmemek mümkün değildir. Küçük çocukların dikkatini, ilgisini yalnız masallar çektiği için folklor malzemesi olarak derlenen masallardan, açık bir anlatım, basit ve kısa cümlelerle yazılmış, eğitici ve "kıssalı" hikâyeler yazmak, kötü unsurları atıp, çocuk hayalini işitecek iyi unsurlarla güzel masallar hazırlamak, çocuk edebiyatına büyük hizmet olur. 


“Bir varmış bir yokmuş. Zaman zaman içinde kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken; annem kaşıkta, babam beşikte iken… ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten… annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi…
Çoğu zaman bu sözlerle aralanır masal âleminin kapıları. Develer tellal olur, pireler berber. Bir dudağı yerde bir dudağı gökte araplar darda kalanın yardımına koşar. Demirden elbiselerini kuşanan acar delikanlılar Kafdağı’nın ardına yollara düşer. Az gidilir uz gidilir. Dere tepe düz gidilir. Altı ay bir güz gidilir. Yedi kat yer altının, on yedi kat gökyüzünün ejderhaları gözü pek yiğitlerin karşısına dikilir. Ayın on dördü gibi güzel, ay gibi ışıldayan, güneş gibi parlayan padişah kızları kırk gün kırk gece düğünle muratlarına erer. Onlar erer muradına biz çıkarız kerevetine…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder