1946'da Şiir Yarışması'nda Otuz Beş Yaş adlı şiiriyle birincilik ödülünü kazanan Cahit Sıtkı Tarancı, 1957'de Varlık dergisinin soruşturmasında, yaşayan sanatçıların en beğenileni seçilmiştir. Şiir kitapları: Ömrümde Sükut (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952), Sonrası (1957). Bütün bu kitaplarının bir araya toplanlığı ve ayrıca kitaplarına girmemiş 35 şiirinin de yer aldığı bu eser, şairin bütün şiirlerini kapsamaktadır. SİTE
CAHİT SITKI TARANCI'NIN ÜNLÜ "35 YAŞ" ŞİİRİ
35 YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.
CAHİT SITKI TARANCI
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
-ün: tam uyak
-er: tam uyak
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
-üz: tam uyak
-ar: tam uyak
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
ben değilim: redif
-an: tam uyak
-am: tam uyak
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
-ımız: redif
-ir: tam uyak
-k(-ğ): yarım uyak
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
-mış: redif
-ar: tam uyak
Olduğunu: redif
-ert: zengin uyak
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
-ar: tam uyak
-im: tam uyak
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
-ında: redif
-aş: tam uyak
olacak: redif
-ın: tam uyak
CAHİT SITKI TARANCI
* Şiirdeki kafiye örgüsü ve ritim özellikleri, okunuşun ahenk kazanmasını sağlamaktadır.
CAHİT SITKI TARANCI HAKKINDA KISA BİLGİ
Cahit
Sıtkı Tarancı şiirinde bireysellikteki evrenselliği yakalayabilmiş
olmasıyla, şiiri yararcı mecrasına çekmeden, devinim, ses, biçim
birlikteliğiyle yoğurarak kitlelere ulaştırmayı başarabildi. Cahit Sıtkı
Tarancı, zaman, Türkçe, şiir, ölüm dolayımından ilerleyerek, üzerinde
“divan şairi kokusuyla hece ve garip akımı ekseninde seyreder. 0,
“Türkçe ağzımda anamın sütü gibidir. Suda sabun gibi eriyor zaman. Ölüm
bir at olmuş, kişner kapımda” ve “Şiir sözcüktür” dedi. Fakat sözcük
nedir? Gene kendi deyişiyle “Dost, kadeh, sevgili, özlem, düş, anlam
gölgesi arada rengi olan, insanoğlundan haber veren bir derinliktir” .
Asıl önemlis4 doğayı, tüm yaşamı emerek usa indirir, gönle düşürür. Hele
de söz, sanatlarla şerbetlendirilirse, dünyanın en varsıl açılımını
ortaya çıkartarak cevher olur, yüreğe akar gider. İlkokulu Diyarbakır’da
bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi’nde okumaya başlaması, çok
bilgili, görgülü, irfan sahibi laik öğretmenler elinde yetişmesi bir
şanstır. Fransızcayı öğrendiğinden Baudelaire, Rimbaud, Mallarmö‘yi
tanıdı, çözümledi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris’te yaptı. 1946’da
CHP Şiir Odülü’nde birincilik aldı. Dağlarca ve A. İlhan, ilk üçe giren
diğer şairlerdi.
Masmavi
gölgeler bile ses vermiyordu çığlığına. Kendini Haşim gibi çirkin
bulması, kız arkadaş edinememesi, yalnızlığını katlıyordu. Kırılgan,
ürpertili ve tedirgin oluşu, doğal ki, şiirini derinleştiriyordu.
Bu
yöne, tarih açısından bakıldığında, yaratı ve donatmak sanatının,
yansıtma yoluyla yaşamın boşluklarını giderme konusunda, sanatın özüyle
işlevine ters düşmeyen, birbirini tümleyen bir dolayım oluşturmak
istediği görülebilir. Fakat Tarancı şiirlerinde, olanı, sorularıyla
tırtıklarken, olabilir olan şeyi pek de görüp söylememiştir. Çağa özgü
az güvenilirliği, bozulmayı içerikle beslerken, doğuş koşullarını, temel
kavramlar üzerinden sanat gerçeğinin yansısıyla duymuş olması
gerekirken; aynalarda kendini daha çok görmek istememesi uğruna, bu
korkuyla olsa gerek, öznelliğin iç dünyasından gene bu ikircikliğiyle
vazgeçmektedir. Tarancı, esrarlı yollara kolayca sapmaz gözükse de,
sürekli içe gider. Şiir içte gezdirilen bir aynadır da ona göre.
ŞİİRİN İÇERİĞİ
Dante gibi ortasındayız ömrün: telmih, teşbih
Delikanlı çağımızdaki cevher: İstiare
Gözünün yaşına bakmadan gider: iktibas (deyim alıntılanmıştır)
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif, istifham
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: İstifham
Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Tecahül-i arif
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?:İstifham
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim: İstifham
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar: İstifham, istiare
Edebi sanatlar şiire zenginlik katmaktadır.
*
Şiirdeki mısra sayısıyla şiirin anlamı arasında bir ilişki kurulabilir.
Şiir 5 dörtlükten oluşur. Dörtlük sayısı da 7’dir. Bunların çarpımından
35 sayısını elde ederiz.
*
Otuz Beş Yaş şiirinin teması, ölümdür. İlahi, Baki’nin dizesi ve Hüzün
şiirlerinin de temaları ölümdür. Yunus Emre ve Baki’nin şiirleri divan
şiiri geleneğine uygundur. Hüzün şiiri ise Batı edebiyatının bir
verimidir. Ölüm teması, doğu edebiyatlarında daha uysal görülür ve
gösterilir.
* Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün: Ömrün nasıl da bitiverdiğini anlatmaktadır. Zamanın hızla aktığını belirtmektedir.
Zamanla
nasıl değişiyor insan: İnsan, zamanın yıpratıcı etkisinden
kurtulamamaktadır. Şiirin bütününde de insanın ölüme yazgılı olduğu
düşüncesi işlenmektedir.
*
Otuz Beş Yaş şiirinin bütününde ifade tarzı bakımından yerli ve mahalli
unsurları yer almaktadır. Çünkü bu şiir, yerli ve mahalli bir temaya
göre yazılmıştır.
* Otuz Beş Yaş şiirinin Türk şiirinde “saf şiir” geleneğine ve dünya şiirinde ise mistik şiir geleneğiyle ilişkilendirilebilir.
1.BİRİM:
Dante, Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir’in dediğine göre; İtalyan
şairi, otuz yaşında iken siyasete atılmış, otuz beş yaşındayken rakip
taraf duruma hâkim olunca kaçmış, sonunda rakipleri tarafından dâimi
sürgünlüğe ve ele geçtiği takdirde diri diri yakılmaya mahkûm edilmişti.
Bu arada meşhur eserini( İlahi Komedya) “Hayat yolunun ortasında
kendini karanlık bir ormanda buldum” diye başlıyor diyorlar. Tarancı da
Dante’den esinlenerek başlamış şiirine.
Şair
otuz beş yaşın hayat yolunun yarısı olarak kabul ediyor. Artık bu
yaştan sonra bütün canlılığın yavaş yavaş azaldığını ölümün yaklaştığını
belirtmek istemiş. Devletlerin doğuşu( kuruluşu ) vardır. Yükselme
dönemi, duraklama dönemi ve çökme dönemi vardır. Burada da şair insan
hayatının yükselme devrinin sonunu otuz beş yaş olarak kabul ediyor. Bu
yaştan sonra artık insan duraklamaya başlıyor ve daha sonrasında da
hayat sona eriyor. Delikanlılıktaki cevher, canlılık, delidoluluk,
hayata sıcacık bakmaların geçici olduğunu, biz ne kadar istesek de bu
günlerin biteceğini vurguluyor.
2. BİRİM:
Şair sûretindeki değişikliği aynaya bakarak fark ediyor. Saçlarının
yavaş yavaş beyazladığını, yüzündeki yaşlılık çizgilerini, gözünün
altındaki mor halkaları fark ediyor ve önceden olan( genç iken ) yüzünün
güzelliğini, pürüzsüzlüğünü hatırlayıp, aynaların kendine düşman
göründüğünü söylüyor. Kendini güzel, genç göstermediğinden yakınıyor.
Fakat yaşlandığının da farkındadır.
3.BİRİM:
Şair artık yavaş yavaş yaşlandığının farkındadır. Önceden çekilmiş
olduğu resimlere bakınca resimdeki kendisiyle aslının birbirine
benzemediğini görüyor. Eskiden olan heyecanı, canlılığı, gençlik
duyguları artık kaybolmuş. Yüzü eskisi gibi gülmüyor artık. Resimlerdeki
gülen adamı kendisine benzetemiyor. Artık hayatından şüphe ediyor,
kaygıya düşüyor. Her an ölüm gelebilir. Kaygısız olduğu yalanmış, kaygı
duyuyor artık.
4.BİRİM:
Bu dizelerde diğer şiirlerinde olduğu gibi yalnızlıktan bahsediyor. İlk
aşkını hayal meyal hatırlıyor. Şairden şimdi o kadar uzaklaşmıştır ki,
hatırası bile yabancı gelir. O duygular, o hayaller, o heyecan ve
ümitler sanki bir zamanlar onun değilmiş, onları yaşamamış gibi şaire
uzak, yabancı geliyor. Gençlik yıllarında her zaman beraber olduğu
arkadaşları, dostları artık yanında yok, hepsinden yolları ayrılmış.
Hepsi bir tarafa dağılmış, yapayalnız kalmış hayatta.
5. BİRİM:
Gökyüzünün rengini genel olarak mavi diye biliriz. Zaten gökyüzü
denince akla mavi, açık, güzel bir görüntü olarak algılarız. Gençliğin
de verdiği canlılıkla sadece gökyüzünün güzel yanlarını görmek isteriz,
öyle hatırlamak isteriz. Fakat yaşlanınca artık gerçekler gözümüze
gözükür ve şair de gökyüzünün başka renklerini fark ediyor. Taşın sert
olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin ise yaktığını fark ediyor.
Artık hayatın tozpembeliğini aşıp gerçekleri görebiliyor.
7. BİRİM:
Her insanın ölümü tadacağını söylüyor. Hiçbir insan ebedi olmayacak.
Burada tasavvufi bakış açısıyla yaklaşmıştır. Ebedi uykuya yatıp daha
uyanmayacağız. Gözlerimizi son defa kapattığımızda ebedi uykuya
dalacağız ve daha uyanmayacağız. Bu ölüm ne zaman, nerde, ne şekilde,
kaç yaşında olacağı da bilinmez. Şair en sonda ince bir istihza (olay)
ve büyülü Divân şâiri Bâkî’nin : “Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî
– Durup el bağlayalar karşında yârân sâf sâf” olarak vasıflandırıyor.
Yani bir namazlık saltanatın olacak sen musalla taşında yatıca padişah
huzurunda durdukları gibi herkes senin önünde ellerini bağlayacak.
Tarancı’nın
ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir.
Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde
bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye
yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde
kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir.
Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de
yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde
yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan
göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın
geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık
içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız
olduğunu savunur.
Z Bireyden, aynadaki görüntüsünden yola çıkarak ölüm ve fanilik konularına değinmiştir. Genele gitmiştir.
Z Bu
şiir ömrün yarısına varmanın bilincine ermiş bir insanın, ölümden
duyabileceği ürpertiyi dile getirmiştir. Buna rağmen şair ölümün
herkesin başında olduğunu düşünerek avunmaktadır: “Neylersin ölüm
herkesin başında”.
Z “Dante
gibi ortasındayız ömrün” diyerek kendisini İtalyan şair Dante’ye
benzetmiştir. Dante ile Tarancı’nın bu konudaki benzerliği ise iki
şairinde ölüm konusunu işlemeleri ve yapıtlarında ölümden
bahsetmeleridir.
Z Cahit
Sıtkı ölümü ızdırap duyarak karşılar fakat metafizik duygulara kaçmaz.
Bunun sebebi ise laiklik düşüncesinden dolayı başka konulara çekmez.
Z Cahit Sıtkı sosyal konularla ilgilenmez.
Z Şiirde
sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen
deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne
var?”, “gözler altındaki mor halkalar”.
Z Gerçeklerden ayrılıp hayal dünyasına. Şair yaşadığı ana çok bağlı ve o andan kopmuyor.
Z Bu şiire hâkim olan zaman şimdiki zamandır. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.
Z Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7)
Z 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab çapraz uyak örgüsü kullanılmıştır.otuz beş yaş ses olayları
Ünsüz benzeşmesi çıktı-ettimÜnsüz yumuşaması rengi-yalnızlığımız.
ünlü daralması artıyor-duruyor-değişiyor
ünlü düşmesi resmime- ömrün.Nerde
Ulama ortasındayız ömrün,saltanatın olacak,
Kaynaştırma-Gözünün-yaşına
ÇAPRAZ KAFİYE: "a b a b" "cdcd"olmalı.
Sarma Uyak (Kafiye)
Bir dörtlükteki birinci dize ile dördüncü dizenin kendi arasında, ikinci
dize ile de üçüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına “sarma uyak (kafiye)” denir. Sarma kafiye “abba” şeklinde gösterilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder