1903
sonbaharında, bir gece eşkıyalar tarafından basılan Kuyucak köyünü
teftişe gelen kaymakam ve yardımcıları iki kişinin öldürüldüğü evde
yalnız bir çocuk bulurlar. Çocuğun adı Yusuf’tur ve ölenler onun anne ve
babasıdır. Kaymakam Yusuf’un soğukkanlılığına hayran kalır ve onu evlat
edinir. Yusuf, sessiz ve içine kapanık bir çocuktur. Kaymakamın karısı
olan Şahinde’nin yüzsüzce Yusuf’u aşağılaması bile onu etkilemez.
Yusuf’un kasabada ilgilendiği tek kişi kaymakamın kızı Muazzez’dir.
Kaymakam
Salahattin Bey’in Edremit’e tayininden sonra Yusuf okula başlar; ama
okumayı öğrendikten sonra okula olan ilgisini kaybeder ve okulu bırakır.
Seneler sonra Muazzez 13 yasındayken bir bayram günü, Yusuf, Muazzez ve
arkadaşları Ali, bayram yerine giderler. Ali ve Muazzez salıncakta
sallanırken, kasabanın eşrafından Şakir Muazzez’e sarktığı için Yusuf
Şakir’i döver. Şakir bunun üzerine intikam yemini eder. Babası Hilmi
Bey’le işbirliği yapar ve Hilmi Bey, Salahattin Bey’e kumar oynatarak
Salahattin Bey’i kendine borçlandırır. Borcunu ödeyemeyen Salahattin
Bey, Muazzez’i Şakir’e isteyen Hilmi Bey’e boyun eğmek zorunda kalır.
Ancak Yusuf’un arkadaşı Ali’nin borcu ödemesiyle evlilik planları iptal
olur. Yaptığı iyilikten dolayı Muazzez’in Ali ile evlendirilmesine karar
verilir.
Bunun
üstüne, Muazzez, Yusuf’a onu sevdiğini söyler. Yusuf da aslında
Muazzez’i seviyordur, ama ellerinden bir şey gelmez. Ali’nin Muazzez ile
evlenmesinden hoşnut olmayan Şakir, bir düğünde Ali’yi vurup öldürür;
ama arkadaşı Hacı Ethem’in düzenlediği çeşitli dolapların sonucunda
serbest kalır. Bu sırada Yusuf Kübra adında, Şakir ile Hilmi Bey’in
tecavüzüne uğramış bir kızla tanışır ve bu sayede hem Yusuf hem de
Salahattin Bey, Hilmi Bey ve Şakir’in gerçek yüzünü görürler. Şahinde,
zenginler arasında bir yer edinme isteğiyle kızını gizlice Hilmi
Bey’lere götürür, onu Şakir ile evlendirme niyetindedir. Yusuf
kesinlikle böyle bir evliliğe karşıdır. Bir arabayla Muazzez’i çevredeki
bir köye kaçırır ve orada evlenirler. Salahattin Bey onları bulur ve
Edremit’e dönmeye ikna eder. Salahattin Bey, işsiz olan Yusuf’a
kaymakamlıkta katiplik işi verir; ama Yusuf masa başı işler için
yaratılmış bir insan değildir. Salahattin Bey’in ölümüyle ailenin düzeni
bozulur. Yeni kaymakam Yusuf’u Edremit’ten uzaklaştırmak için ona vergi
toplama işi verir. Yusuf ve Salahattin Bey olmadan Şahinde sonunda
istediği gibi davranmaya başlar. Şehrin önde gelenlerinin katıldığı
yemekler düzenler. Muazzez bu yemeklerden ilk başlarda uzak dursa da bir
süre sonra karşı koyamaz ve alkolün de etkisiyle kendini iyice bırakır.
Bu çöküşü gören Yusuf, Şahinde’yi uyarır; ancak Şahinde onu dinlemez.
Bir gece Yusuf böyle bir yemeği basar ve rastgele ateş eder karanlık
odaya. Muazzez dışında odadaki herkes olur. Yusuf yaralanmış olan
Muazzezi alıp kasabayı terk eder, ama Muazzez yolda ölür. Yusuf onu bir
ağacın altına gömer ve uzaklara gider.
Konu ve Konular Arasındaki İlişki:
Romandaki
bütün konular kent yaşamının getirdiği yozlaşma ve buna karsı Yusuf
tarafından verilen mücadele ile ilgilidir. Yusuf ile Şakir arasındaki
sürtüşme yozlaşma ile iyilik arasındaki savaşı temsil ediyor.
Şahinde’nin gözünü kızını harcayacak kadar hırs bürümesi, kent yaşamının
basit bir kadını nasıl bir canavara dönüştürebileceğini gösteriyor.
Salahattin Bey’in kendini içkiye ve kumara vermesi, Kübra ile annesinin
başından geçenler, vs. Bu konuların hepsi adeta yozlaşmışlığı vurgulamak
için romanda işlenmiş ve hepsine karşı Yusuf’un aldığı bir tavır var.
Kent-doğa, yapay insan-doğal insan, yozlaşmışlık-masumiyet, ikilemleri
kitap boyunca gelişen olaylarla birbirlerine bağlanmışlar.
Ana Olaylar ve Yan Olaylar:
Ana
olay Şakir’in Muazzez’e sarkması ve sonra da onunla evlenmeye çalışması
olarak kabul edilebilir. Kübra’ya yapılan tecavüzün açığa çıkması,
Salahattin Bey’in kumarla borçlandırılması ve Ali’nin olumu hep bu
olaydan sonra yaşanır. Muazzez ve Yusuf’un evliliğine giden yolu açan da
bu olaylardır. Bir başka ana olay Salahattin Bey’in ölümüdür.
Salahattin Bey etkisiz bir karakter gibi gözükse de, aslında aile içinde
dengeyi sağlayanın o olduğu ölümünden sonra ortaya çıkar. Şahinde’nin
tamamen kontrolden çıkıp kendiyle birlikte kızını yozlaşmayı temsil eden
insanların kucağına atması, Yusuf’un Muazzez’den iyice uzaklaşması, bu
ölümden sonra gerçekleşir.
Yapıttan Birtakım Örnekler:
Şakir’e
ve onun yandaşlarına hiçbir kanun kuruluşunun dokunamaması ilgi çekici
bir olay. Adam öldürseler bile başlarına bir şey gelmiyor. Bugünün
sorunlarına büyük benzerlik taşıyan bir durum. Osmanlı’nın son
dönemlerinde ne derecede sosyal bir çöküş yaşadığının da açık bir
örneği.
Muazzez
adeta bir eşya gibi kullanılıyor. O zamanlar belki bir medeni kanun
yoktu, ama eğitimli aileleri kızlarını böyle kullanmadıkları biliniyor.
Salahattin Bey gibi eğitimli bir insanın, borçları karşılığında kızını
vermesi bir türlü doğal gelmiyor.
Kitapta
doğa ve kasaba arasında keskin bir fark vardır. “Salahattin Bey başının
dönmeye başladığını fark etti. Bu kadar geniş ve güzel bir tabiatın
ortasında kendini şaşırmış gibiydi. Fakat gözlerini tekrar etrafta
dolaştırırken, aşağıda mor bir duman tabakasıyla örtülmeye başlayan
kasabayı gördü ve irkildi.” (s.142). Bunun gibi betimlemeler üst üste bu
farkı vurgulamaktadır. Yazarın bu denli keskin bir ayrıma gitmesi
ilginçtir.
Yusuf
okuyucuya kitabın başında Dede Korkut hikayelerindeki yiğitler gibi
takdim edilmiş. Yusuf: “Bir şey değil Doktor Bey, bir parmaktan ne
çıkar?” (s.10). Bir çocuğun anne ve babası öldürülüp parmağı kesildikten
sonra böyle bir laf etmesi pek alışılagelmiş bir olay değildir. Erişkin
bir insan bile bu kadar soğukkanlı olamaz. Gerçekçi bir romanın böyle
başlaması bir çelişki gibi gözükse de, ileride yaşanan olayların
üstesinden ancak Yusuf gibi güçlü bir kişilik gelebilir.
Yapıtta
olmayan ilginç bir unsur olarak kasaba da hiç Rum olmaması
gösterilebilinir. Hikaye mübadeleden önce Ege bölgesinde geçiyor, ama
karakter olarak sadece Türkler var.
Sosyal Çevre, Yer, Zaman, Dönem, Kişiler:
Roman
Kuyucak’ta başlar. Kuyucak Aydın’ın Nazilli kazasına yakın bir köydür
ve eşkıyaların basmasından anlaşılacağı kadarıyla, tecrit edilmiş bir
yerdedir. Romanın büyük bir kısmı bir şehir ortamı olan Edremit
kasabasında devam eder. Edremit’te sosyal çevre geniştir, ama insanların
içten olmayışı yüzünden buradaki çevre Yusuf için köyde olduğundan daha
da küçüktür.
1903
yılı sonbaharında başlayan romanın tam bitiş tarihi belli değildir,
ancak sonu Birinci Dünya Savaşı dönemlerine denk gelmektedir. Roman
2.Meşrutiyet dönemini de kapsar, ancak ne savaşın ne de yeni yönetim
biçiminin kasaba yaşamı üzerinde etkisi vardır. Roman boyunca tarihler
açık bir şekilde belli edilmemiştir. Bu da okuyucuya bu olayların
tarihten bağımsız olarak her zaman gerçekleştiği hissini verir.
Romanın
ana kişisi Yusuf’tur. Yusuf mert, dürüst ve saf kalmış insanı temsil
eder. Köylü olması onun bu vasıflarının kaynağıymış gibi gösterilir.
Yusuf’un bu örnek kişiliğine en yakın kişi Muazzez’dir ve Muazzez
hikayenin sonlarına kadar kente karsı direnmeyi başarır. Salahattin
Bey’in kızı Muazzez’de aynen Yusuf gibi temizliği ve içtenliği temsil
eder. Kentlilerin içinde de iyi kalmış insanların olabileceğini
gösterir. Kentte temiz olarak kalmış bir başka insan da Ali’dir. Onun
erken gelen ölümü kent düzenine ayak uydurmamasının cezasıdır.
Hilmi
Bey ve oğlu Şakir tecavüz eden, adam öldüren, rüşvet veren, ahlaksız,
kanun tanımaz karakterlerdir. İkisi romandaki en kötü kişiliklerdir ve
kent yaşamını temsil ederler. Hacı Ethem bu insanların sırtından geçinen
ve onların pis işlerini gören bir insanıdır. Güya Şakir’in arkadaşıdır,
ama aralarında çıkara dayanan bir ilişki vardır. Salahattin Bey’in
karısı Şahinde bu kötü insanların oluşturduğu şehirli grubunun üyesi
olmak için can atan bir kadındır. Yusuf’un köylülüğünü ilk geldiği
günden itibaren aşağılar. Şahinde görgüsüz, şirret, eğlence ve çıkar
düşkünü bir kadındır. Hırsı sayesinde Salahattin Bey’in ölümünden sonra
bu gruba kendini katar. Maalesef kendiyle birlikte Muazzez’i de
sürükler.
Salahattin
Bey ise iyi ve kötülerin ortasında bir çizgidedir. Fazla olaylara
karışmayan, karısına karşı sesini çıkaramayan, fazla etkisini
gösteremeyen bir karakterdir. İçinde iyilik olsa da çevresindeki kötüler
yüzünden bir türlü istediği yaşamı yaşayamayan bir insandır.
Kitaptaki
kötü karakterler mutlak kötüler, iyi karakterler de mutlak iyiler. İyi
ile kastedilen insanlar saf, içten insanlar. Kötüler ise ikiyüzlü,
ahlaksız insanlar. Yusuf’un sevdiği her karakterin iyi olması da ilginç
bir ayrıntı. Okuyucu çoğu kez Yusuf’u bu yüzden Sabahattin Ali’nin kitap
içindeki kuklası gibi görebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder