NERDESİN
Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki ben onu,
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.
Gün olur sürüyüp beni derbeder,
Bu ses rüzgârlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana:-Nerdesin?
Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız ona verdim ben.
Elverir ki bir gün bana, derinden,
Ta derinden, bir gün bana "Gel" desin.
Ahmet Kutsi TECER
Ahmet Kutsi TECER (d. 4 Eylül 1901, Kudüs- ö. 25 Temmuz 1967, İstanbul)
Cumhuriyet edebiyatımızın
şair ve yazarlarından olan Ahmet Kudsi, babasının memuriyeti sebebiyle 4
Eylül 1901'de Kudüs'te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi
doğduğu yer olan Kudüs'ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs'te
bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu'nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi,
babasının Kırklareli'ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli'de,
lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki
yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu' nu bitirmiştir. Daha sonra
Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat
Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek
Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris
Sarbonne Üniversitesi'nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu
öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi'ne
devam ederek öğrenimini tamamladı . 1930'da Gazi Eğitim Enstitüsü'ne
edebiyat Öğretmeni olarak atandı.
Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı
Sivas'a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için
yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin
büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının
kaynağını bulmuştur.
Ahmet Kutsi, Sivas'ın Deliktaş Köyü'nden olan Ruhsati'nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır.
Ahmet Kutsi 1931'de Sivas'ta "Halk Şairlerini
Koruma Derneğini" kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu
müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı.
1934'te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu.
Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı'nı
teşkilatlandırdı. 1942'de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı
ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. (1942-46) 1941-45 yılları
arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile
ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı.
1948'de Devlet Konservatuarı'na, 1949'da
Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO ( Uluslararası Çocuk
Yardımlaşma Derneği) Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951'de
Galatasaray Lisesinde,1953'te İstanbul Konservatuar ında
görevlendirildi. 1957'de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri
verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul
Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı.
1966'da İstanbul Eğitim Enstitüsü
Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967'de İstanbul'da
öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı'na defnedildi.
AHMET KUTSİ TECER'İN EDEBİ KİŞİLİĞİ
Ahmet Kutsi, ilk öğrenimini Kudüs'te bir
Fransız okulu olan Freres okulu' nda, orta öğrenimini Kıklareli'de lise
öğrenimi Kadıköy Sultanisi'nde, yüksek öğrenimini Halkalı Yüksek Ziraat
Okulu' nda, İstanbul Darülfünun' da (üniversite) ve Paris Sarbonne
Üniversitesi' nde öğrenim görerek öğrenimini tamamlamıştır.
Yolcular yolcular! Deniz çağırıyor,
Çağırıyor suların kükreyen sesi.
Kükreyen, çıldıran sular bağırıyor,
Bağırıyor toplamak için herkesi.
Çağırıyor suların kükreyen sesi.
Kükreyen, çıldıran sular bağırıyor,
Bağırıyor toplamak için herkesi.
Ahmet Kutsi, Beş Hececiler' den sonra, bu vezne yeni ses ve söyleyiş imkânları getiren Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas kuşağındandır.
Önce tekçi temaları özellikle aşk, ölüm, ıstırap konularını işledikten sonra Faruk Nafiz'
in açtığı yolda fakat onun tarzından çok türkülerde âşıklarda yol alan
memleket şiirlerine yönelmiştir. Kimisi bir ülküye bağlı, kimisi biraz
resmi ve zorlama kokan, kimisi de Anadolu' nun eski efsanelerine dokunan
bu şiirler, Ahmet Kutsi' nin asıl kişiliğini gösterir.
Orhan Veli
neslinden önce, Türk şiirini sade, saf ve çıplak hale getirenlerin
başında Ahmet Kutsi gelir. Duygularını benzetmelerden ve sıfatlardan
ayıklayıp, teferruatta değil öze önem verdiği üslubu çıplak dili de
üslubu gibi yapmacıksız, tabiî ve canlı; halkın günlük konuşma dilidir.
Ahmet Kutsi, şiirlerini tema bakımından
ikiye ayırmak mümkündür: şahsi duyguları işleyenler ve yurt sevgisini
dile getirenler. Şahsi duygularına yer verdiği şiirlerinde aşk, tabiat,
metafizik(ölüm, hayat) gibi temalar; yurt sevgisini dile getiren
şiirlerinden dolayı "memleketçi şiir" in temsilcileri içinde yer alır.
Ahmet Kutsi, genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve milli nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalmış; bazen da heceyi yeni ölçülerle denemiştir.
Ahmet Kutsi, yalnız halk edebiyatı sınırları içinde kalmamış, Divan Edebiyatının ritmik bir biçimi olan "müstezat"
heceye uygulamayı başarmıştır. Şiirin dış yapısını kurarken kâfiyenin
imkânlarından daima faydalanmış ve daha çok zengin kâfiyeyi tercih
etmiştir.
Ahmet Kutsi' nin ilk şiirleri
1921-1922'de Dergah Mecmuasında, 1924-25 yıllarında Milli mecmuada
yayımlanmıştır.1933-36 yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu
dönemdir. 1932' de Ahmet Kutsi' nin kendi eliyle yayımladığı
"Şiirler"adlı kitabından sonra şiirlerinin çoğu Varlık, Oluş, Yücel,
Ülkü ve Türk Düşüncesi dergilerinde yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi' nin
Şiirlerinin kaynağı halktır . Bundan dolayı saz şiirinin ve âşık
tarzının bütün inceliklerini sabırla araştırıp folklor değerleriyle
birleştirmiştir. Böylece milli bir şiir meydana getirmek istiyordu .
'Sanat hayatımızdaki durgunluğun altında kendi kendinden emin olmayan ,
ruhunun içinde yürümekten korkan mütereddit bir insan " tipimiz
olduğunu belirterek milli sanatımızı kurmak isteyenlere yol
göstermiştir.
Ahmet Kutsi, milli Eğitim Müdürü
olarak Sivas'a tayin edilince folklor hevesine çok sağlam bir zemin
bulmuş oldu ve Halk kültürünün ortaya çıkması için bütün kuruluşlardan
faydalandı.
Bu hususta daha İstanbul'da öğrenci iken
Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kendisine yol gösterici olmuş, Fındıkoğlu'nun
yönettiği Halk Bilgisi mecmuasında Paris kütüphanelerinde yaptığı
çalışmalar yayımlanmıştır. Özellikle "Köroğlu" yazısı onun Türk
edebiyatında isminin duyulmasında etkili olmuştur.
Ahmet Kutsi' nin Sivas' ta "Halk Şairleri Bayramı" düzenlemesiyle Âşık Veysel,
Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o
devrin "Halkevleri" ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle
de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara' da yayımlanan Ülkü
dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy
şiirleri ve folklor "mektebi" haline getirmiştir.
Ahmet Kutsi, tiyatro
türünde de eserler vermiştir. Paris' e gidince modern Avrupa
tiyatrosunu tanımış, yurda dönünce batı tekniği ile folklor ve halk
malzemesini işlemek suretiyle milli tiyatroya ulaşmak istemiştir.
Tiyatro türünde kendisine ilk şöhreti sağlayan, geleneksel tiyatromuzdan
esinlenerek yazdığı Köşebaşı' dır.
Ahmet Kutsi, tiyatro oyunlarının iki belirgin özelliği vardır:
1.Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe' yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş;
1.Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe' yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş;
2.Muhteva yönünden ise geçmişten geleceğe
doğru uzanan bir süreç içinde dikkatlice gözlediği toplumumuzu
özellikle toplumsal değişme, özüne yabancılaşma ve zıtlıklarıyla tasvir
ederek diyalektik açıdan ele almıştır.
Ahmet Kutsi, gençlik yazılarından birinde
"Ben ömrüm boyunca Anadolu'yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe
çalışacağım." demişti. Bu sözüne bağlı kalarak Avrupa' da öğrendiklerini
memleket sevgisi ile birleştirip tam bir olumlu aydın örneği vermiştir.
Folklor ve âşık şiirinin Türkiye' de yayılışı, radyoları ve memleketi
kuşatması bakımından büyük emek ve hizmetleri görülmüştür.
Ahmet Kutsi, halk şairlerinin
son büyüklerinden olan Âşık Veysel' i Sivas' ın Sivralan köyündeki
yalnızlığından çıkarıp bütün ülkeye tanıtmıştır. Müze ve
kütüphanelerdeki eski yazmalar, vesikalar, minyatürler, kenar köşeye
atılmış cönkler arasından belgeler çıkararak Yunus Emre ve Karacaoğlan'ın
hayatına ışık tutmuştur. Eski Türk dansları, oyun kolları, Köylü
Temsilleri, orta oyunu üzerinde çok önemli araştırmalar yapmıştır.
Ayrıca Köylü Temsillerini ciddi manada ilk inceleyen Ahmet Kutsi' dir.
Ahmet Kutsi TECER ESERLERİ:
ŞİİR:
Şiirler (1932)
Tüm Şiirleri (ölümünden sonra, 1980)
OYUN:
Yazılan Bozulmadan (1947)
Köşebaşı (1948)
Bir Pazar Günü (1959)
Köroğlu (1959)
İNCELEME:
Köylü Temsilleri (Köy seyirlik oyunları derlemesi, 1940)
Şiirler (1932)
Tüm Şiirleri (ölümünden sonra, 1980)
OYUN:
Yazılan Bozulmadan (1947)
Köşebaşı (1948)
Bir Pazar Günü (1959)
Köroğlu (1959)
İNCELEME:
Köylü Temsilleri (Köy seyirlik oyunları derlemesi, 1940)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder