ROMAN İNCELEME PLANI
A.ROMAN HAKKINDA BİLGİLER
a.Roman adı:Açlık
b.Romanın yazarı:Knut Hamsun Çevireni:Esat Nermi
c.Basıldığı yer ve tarih:İstanbul/Temmuz 2000 Yayın evi:Cem Yayınevi
d.Sayfa sayısı:208
B.ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ
a.Olayın Özeti:
Kahramanımız
Kristiania’da yaşayan çoğu zaman aç gezen ve tek geçim kaynağı
makaleler olan bir kişidir.Kahramanımız romanın büyük bir bölümünde aç
ve yorgun gezer.Genellikle bu açlığının nedeni gururu ve ahlakıdır.Bazen
bu açlık öyle düzeylere ulaşmaktadır ki kahramanımız Allah’a isyan
eder.Bazı zamanlarda da açlığını gidermek için yol kenarlarında bulduğu
taş ve ağaçları kemirir,bazen de kasaplara yalan söyleyerek bir parça
kemik alır fakat kahramanımız bu kemiği yerken küçük et parçalarını
pişmanlığıyla geri kusar.Parasızlık nedeniyle oturduğu harabe evden de
atılır ve bir süre dışarılarda yatar.Banklarda uyur.Kahramanımız bazen
yazdığı makalelerinden para kazanır fakat bu para kahramanımıza çok kısa
bir süre yeter.Parası bittikten sonra kahramanımız yeniden aç dolaşmaya
başlar.Kahramanımız öyle uzun süreler aç kalmaktadır ki yemek bulduğu
zaman bile yiyemez.Çünkü midesi artık yemekleri kabul edemez.Yediği
şeyleri kusar.Kısacası kahramanımız hayatı pembe bir toz bulutu şeklinde
değil de daha çok bir hayal dünyası içinde geçirir.Bazı zamanlarda
kahramanımız öyle zor durumlara düşer ki gururundan taviz verip
sahtekarlık yapar fakat bunu hazmedemez ve hemen yaptığı sahtekarlık
yüzünden ağlamaya başlar.İlerdeki günlerde bir gemide ne iş olursa
yapacağını söyler ve Kristiani’dan ayrılır.
b.Karakterler:
Kahramanımız:Kısa
ve sıska görünümlü,gözlüklü,çoğu zaman paçavra denebilecek görünümlü
kıyafetlerle gezen ,saçları genç yaşta dökülmüş bir kişidir.Ruhsal
yönden ise kahramanımız aşırı derecede ahlaklı ve gururlu bir
kişidir.İyi bir kelime kapasitesine sahiptir.Çoğu zaman aç gezmektedir.
Kahramanımızın
sevgilisi:Üniversitenin yakınlarında yaşamaktadır.Kahramanımızla yolda
karşılaşmıştır.Kahramanımız sevgilisine Ylajali demektedir.
Kahramanımızın
yattığı pansiyonun sahibi:Gebedir .Kahramanımıza bir çok gün iyi
niyetli davranmıştır fakat kahramanımız kirayı ödemeyince pansiyonun
sahibinin tavırları değişmiştir.Daha çok kötü davranmaya başlamıştır.
c.Olayın meydana geldiği zaman:
Olay 1800lü yıllarda geçiyor ve kahramanımızın olayı aylarca sürüyor.Bunu da mevsimlerin değişikliğinden anlıyoruz.
d.Romanın dil ve anlatım özellikleri:
Roman
birinci kişi ağzından anlatılmıştır.Yazar tasvirleri çok güzel yerlerde
ve oldukça detaylı bir şekilde yapmıştır.Yazar açlığın bir insanın
üzerindeki etkileri çok başarılı bir şekilde anlatmıştır.Ayrıca
dilindeki durulukta romanın artılarından biri.
e.Romanın türü:
f.Romanın ana fikri:
İnsanın zorluklara karşı mücadele etmesi gerektiği ve hiçbir zaman ahlak dışı davranışlarda bulunmaması gerektiği.
C.YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
1859-1952(Norveç)
Knut Hamsun, yoksul bir ailenin oğludur. Bu nedenle iyi bir öğrenim göremedi.
Buna karşılık edebiyata tutku denebilecek bir biçimde bağlıydı. Henüz 19 yaşındayken bir şiir kitabı ve bir roman çıkardı.
Bu eserler ona parasal kazanç sağlamadı. Kendisini geçindirecek bir iş tutmadı ve bu nedenle iki kez ABDye gitti.
Açlık
adlı eseri 1888 yılında bir Danimarka dergisinde dizi olarak
yayımlanırken büyük ilgi topladı. Bu ilgi ona 1920 yılında Nobel
Edebiyat Ödülü
ü kazandırdı. Ancak kazandığı bu ödül neniyle hiç sevinmedi. Çünkü o
daha çok yalnızlığı seviyordu. Kutlamalardan, ödüllerden nefret
ediyordu.
Bütün hayatı boyunca günlük uğraşlardan kaçındı ve kendi ruhunu dinleyebileceği sessiz ortamları tercih etti.
D.OKUYUCUNUN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİ:
a.En sevdiğiniz on cümle:
-Adamın
sesini duyar duymaz kafamın içini bir rüzgarın süpürdüğünü hissetim. O
anda ayakkabılar yine ayakkabı oldular.Az önce yaşadığım o karmakarışık
ruhsal durum bana çok uzaklarda,belki bir,belki de iki yıl gerilerde bir
zaman aitmiş gibi göründü.
-Her şey susmuştu,her şey.Sadece
yukarıdaki sonsuz şarkı, havanın hiçbir zaman susmak
bilmeyen,uzak,ezgisiz uğultusu mırıldanıp durmaktaydı.
-Artık
yükselme yolunda olduğumu bilmekten gelen bu parlak duygu beni
coşturuyor,Tanrı’ya ve bütün dünyaya karşı minnettarlık
duyuyordum.Karyolanın yanında diz çöktüm ve bu sabah bana ettiği büyük
iyilikten ötürü Tanrı’ya yüksek sesle şükrettim.Biliyordum,ah
biliyordum, az önce yaşayıp kağıda aktardığım ilham dalgası göklerin
ruhunda oluşmuş harika bir belirtisi,dünkü imdat çığlıklarıma verilmiş
bir karşılıktı.”Tanrı bu işte!Tanrı bu işte!..” diye kendi kendime
bağırdım.Arkasından da kendi sözlerimden coşup ağlamaya başladım.
-Sana
sesleniyorum, ey göklerdeki kutsal Baal,sen artık yoksun,eğer var
olsaydın,cehennem ateşiyle göklerin titresin diye lanet ederdim!Sana
sesleniyorum ben sana kulluğumu sundum,sen yüz çevirdin beni ittin ben
de sana sonsuz olarak sırt çeviriyorum,çünkü senin iyilik ve acımadan
haberin yok!Sana sesleniyorum,biliyorum ölmek zorundayım,ölüm gözlerimin
durduğu halde yinede seninle alay ediyorum ey göksel Apis!Sen bana
karşı zor kulandın,ama benim felaketler karşısında botun eğmeyeceğimi
bilemedin!Bunu bilmen gerekmez miydi?Benim yüreğimi yoksa uykudayken mi
yarattın? Sana sesleniyorum,bütün varlığım,içimdeki kanın her
damlası,seninle alay ettiğim,senin iyilik ve acınmalarının içine
tükürdüğümden dolayı sevinmektedir.Şu saatten tezi yok,senin bütün
yarattıklarından,senin bütün varlığından yüz çeviriyorum!Eğer seni bir
daha düşünürlerse düşüncelerime lanet edecek,bir daha senin adını
anarlarsa dudaklarımı parçalayacağım!Sana sesleniyorum gerçekten var
isen, yaşarken de ölürken de son sözüm sana hoşça kal demek
olacaktır.Şimdi gidiyorum...
-Ey yerin göğün sahibi!Bana bir mutlu
saniye ver,uğruna ömrümün bir gününü feda edeyim!Bir tabak mercimek
yemeğine ise bütün ömrümü!Ne olur, hiç değilse bu kez duy beni!
-Yer
gök ateş aldı,hayvanlar insanlar ateşlendi şimdi,dağlar ateş,şeytan
ateş...Bir uçurum,bir çöl,yangınlara gömülmüş bir dünya...Dumanlar
içinde bir kıyamet günü...
- Zavallı beynimin her kıvılcımını yağma eden ve içinde bulunan her düşünceyi alıp götüren üç dört yazıyı birden yazmaktaydım.
-Yoksulun
zekası zenginin zekasından çok daha keskin gözlemcidir.Yoksul,attığı
her adımda çevresine bakınır,insanlardan işittiği her söze kuşkuyla
kulak kabartır.Böylece her adım onun düşüncesine ve duygularına bir
iş,bir görev yükler.Yoksulun kulağı delik,duyarlığı yüksektir.O görmüş
geçirmiş bir adamdır,ruhunda yanık yaraları vardır...
-Görüşme saatleri 12’den 4 e kadar;kapıyı bir saat geç çalmışım.”İyilik ve bağışlama saati”geçmişti.
-Açlık
bütün şiddetiyle bastırıyordu.Yolda bir talaş parçası buldum,çiğnemeye
başladım.İyi geldi.Ne diye daha önce bunu akıl edememiştim?
-Oysa
bende bir kuruş bile yoktu.İnsanı umutsuzluğa düşürecek derecede boş
olan ceplerim üzerimde yıkıcı bir yapıyordu.Yanından geçerken alıcı
gözüyle şöyle bir kerecik bakmaya bile cesaret edemedim.Açlık yeniden
vücudumda çöreklenmişti,önceki günün akşamından beri hiçbir şey.Gerçi bu
öyle pek uzun bir zaman sayılmazdı,günlerce açlığa dayandığım çok
olmuştu,gel gelelim artık eskisi gibi aç kalmaya gücümün yetmeyeceğinden
kaygılanıyordum.Bir tek gün aç kalınca sersemliyor,su içtikçe de ikide
bir kusup duruyordum.Buna bir geceleri yatarken üşümem
ekleniyordu.Gündüzleri ne giyiyorsam geceleri hiçbirini çıkarmadan
yatıyor,gene de soğuktan mosmor kesiliyordum.Her gece donma nöbetlerine
tutuluyor ,uyurken kaskatı kesiliyordum.
b.En sevdiğiniz bölüm:
Kahramanımızın
bir kasaptan “köpeğime kemik istiyorum” diyerek istediği kemiği bir
köşeye çekilip yemeye çalıştığı bölüm bence en güzel bölüm.Çünkü:yazar
bu bölümde aç bir insanın neler yapabileceğini ve bir insanın açlık
karşısındaki çaresizliğini çok doğal ve içten bir dille anlatıyor.Öyle
ki insan baş kahramana o kadar acıyor ki ağlayası geliyor.
c.En sevdiğiniz karakter:
Benim
en sevdiğim karakter baş karakter.Zaten bu kitabı okuyan birinin başka
bir karakteri beğenmesi mümkün değil.Baş kahraman bence mükemmel
derecede kişiliği yerine oturmuş,olması gerektiğinden daha ahlaklı ve
gururlu ayrıca son derece zeki bir kişi.Böyle bir kişi sevilmez de ne
yapılır?Tabi ki hayran kalınır.Ama her insan kusurludur lafı tabi ki
burada geçerli.Bence kahramanımız biraz fazla gururlu ve ahlaklı.Çünkü
bir kişi ölmeyi nasıl ahlak ve gurura tercih eder ki.Hiçbir kişi ahlakı
ve gururu uğruna ölür mü?Tabi ki ölmez fakat kahramanımız neredeyse
ölmek üzereydi.Ayrıca kahramanımızın en beğendiğim yönlerinden biri de
herkese karşı hoşgörülü olabilmesi.Sana taş atana sen ekmek at lafı tam
bu kişi için geçerli.Bu kişi nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyor
şaşılacak şey.İnsan sinirlenir fakat bu kişi sinirlenmiyor.Bu da bu
kişinin karakterinin son derece sağlam yerleşmiş olduğunu gösteriyor.
d.En sevmediğiniz karakter:
Romanda
pek fazla karakterle bilgi verilmiyor fakat pansiyoncu kadın benim en
sevmediğim karakter.Çünkü:bence bu kişi bir insanın duygularını
taşımıyor.Bir insan olsaydı bu kadar zor durumda olan birine böyle
davranmazdı.İnsan biraz düşünür “ben bu insanı dışarı atarsam ne
olur;ölür mü kalır mı?”bence bir insan bu kadar düşüncesiz ve duygusuz
olamaz!..
e.En başarısız bulduğunuz bölüm veya bölümler:
Bence en
başarısız bölüm kahramanımızın sevgilisi ile yakınlaşmalar yaşadığı
bölüm.Çünkü:bir insan bence bu kadar aç iken bunları nasıl düşünüyor
anlayamadım gitti.Bir düşünün siz açlıktan neredeyse ölmek üzeresiniz
fakat gidip sevgilinizle boş boş işler yapıyorsunuz.Olacak gibi
değil.Bir insan önce gider karnını doyurur sonra ne yapacaksa
yapar.Ayrıca boşu boşuna zaman da harcamış oluyorsun.Çünkü bu ilişkinin
ilerlemeyeceği çok belliydi.Bence bu bölümün kitap üzerinde hiçbir artı
ya da eksi yönü yok boş bir bölüm.Şimdi diyeceksiniz ki boş bölüm
olmaz.Doğru,olmaz,aslında bu bölümde boş değil,kitabın atmosferini başka
bir yöne çeviriyor ama bu atmosferi değiştirmek bence en son
yapılabilecek şeylerden biri.Çünkü o kadar ağır bir havanın içine
girmişsiniz ve havayı değiştiriyorsunuz.Bence okuyucuyu kitaptan ayıran
bir bölüm.
f.Romana müdahale imkanınız olsaydı, nereleri nasıl değiştirirdiniz?
Ben
kitabı değiştirebilseydim; kahramanımızın sevgilisi ile yakınlaştığı
bölümü kaldırırdım.Bu bölüm yerine daha havaya uygun bir bölüm
yazardım.Mesela ben yazsaydım kahramanımızı hastalanmasını sağlardım.Bu
hastalığının nedeni de gece yatarken fazla üşümesi olurdu.Kahramanımız
hastalığını bayağı ağır geçirir ve bu hastalığı geçirdiği yeri de
sokakları seçerdim.Böylece roman hem daha sürükleyici olur hem de biraz
daha insanı etkileyici olurdu.
g.Kitabın ismi ile ilgili düşünceleriniz:
Kitabın
ismi güzel;konu ile bayağı alakalı fakat biraz sanki
albenisi,çekiciliği yok.Bunun yerine biraz daha etkileyici bir başlık
koyulabilirdi.Mesela “Gurur Doygunluğu”, “Açlığın Sillesi” ya da “Bitmiş
Kalem” koyardım.Ama demiyorum ki Açlık kötü bir başlık.Güzel bir başlık
ama ben koysaydım bunları koyardım.
h.Romanı nasıl bir ortamda okudunuz:
Romanı etütlerde ve yatakhanede okudum.
i.Bu romanı okumakla hayatınızda değişen ya da değişebilecek şeyler:
Bu
roman bence insan ruhunun inceliklerine çok iyi bir şekilde
inebiliyor.Hayatımda henüz bir şey değişmedi fakat kesinlikle yiyecek ve
içeceklere olan saygımın kat kat artacağını düşünüyorum.Ayrıca hayata
karşı direncim artar ve hayata karşı yenilmeden durabilirim.
j.Size göre, yazar, bu romanı neden yazmıştır?:
Yazarın
hayatına bakılırsa yazar daha çok yalnız kalmaktan hoşlanan bir
kişidir.Bence yazar bu yalnızlığını dışa vurabilmek için bu romanı
yazmıştır.
k.Eklemek istediğiniz duygu ve düşünceler:
Bence bu
roman insanın çaresizliğini ve insanın bu çaresizlik karşısında nasıl
ayakta kalmaya çalıştığını çok iyi bir şekilde,duru ve akıcı bir dille
anlatıyor.Bu da okuyucuya kitap okuma zevkini,okuduğundan memnun kalma
duyguları veriyor.Kısacası bence bu kitap insanın okuyabileceği çok iyi,
nadir kitaplardan biri.
http://www.sorubak.com/aclik_181.kitapi_html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder